SONSUZ AZAPTAN KURTULMAK İÇİN BİR HATIRLATMA
Devamı…
İNKARCILARIN YURDU CEHENNEM
Çünkü inkar edenler
suçludurlar ve Allah’ın adaleti, her suç için bir ceza gerektirir.
İşledikleri suç ise, olabilecek en büyük suçtur. İnsanın kendini
yaratan, kendine can veren Allah’a isyan ve nankörlük etmesi, tüm
evrendeki en büyük suçtur. Böyle büyük bir suça da büyük bir ceza
gerekir ki, Cehennem bu adaleti yerine getirmek için vardır. İnsan
Allah’a kul olsun diye yaratılmıştır. Yaratılış amacını reddederse,
karşılığını görür. Allah, bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
… Doğrusu Bana ibadet
etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; Cehennem’e boyun bükmüş kimseler
olarak gireceklerdir. (Mü’min Suresi, 60)
Devamı…
CEHENNEM’DEKİ AZAP ORTAMI
Sur’a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
“Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir.”
Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: “İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey.”
Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın Cehennem’in içine,
Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
Ki o, Allah’la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın. (Kaf Suresi, 20-26)
(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
“Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir.”
Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: “İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey.”
Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın Cehennem’in içine,
Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
Ki o, Allah’la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın. (Kaf Suresi, 20-26)
İşte kafirler bu korkunç
yere doğru yüzüstü sürüklenerek götürülürler. Kuran’ın ifadesiyle
“bölük bölük” Cehennem’e doğru sevkedilirler. Ancak daha ulaşmadan,
uzaktan Cehennem’in korkusu yürekleri sarar. Çünkü Cehennem’in dehşet
verici homurtusu ve uğultusu ta uzaktan duyulur.
Devamı…TÜM NİMETLERİN EN ÜSTÜNÜ: ALLAH’IN RIZASI
Yukarıda Cennet’te var
olan nimetlerin göz kamaştırıcılığını birlikte inceledik. Ortaya çıkan
tablo, Allah’ın Cennet’te, insanın beş duyusuna olabilecek en büyük zevk
ve lezzetleri tattırdığını göstermektedir.
Ancak Cennet’in tüm
bunlardan çok daha üstün olan en büyük nimeti, Allah’ın rızasıdır.
Müminin Allah’ın rızasını kazanabilmiş olmasından dolayı hissettiği
sevinç ve huzurdur. Dahası, Allah’ın verdiği herşey için O’ndan razı
olmanın, O’na daimi bir şükür içinde bulunmanın verdiği asıl
mutluluktur. Kuran’da, Cennet ehli anlatılırken bu vasfa şöyle dikkat
çekilir:
… Allah onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur. (Maide Suresi, 119)
Devamı…
KİLİTLENEN KAPILARIN ARDINDAKİ SONSUZ HAYAT
Ayetlerimizi inkar
edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş’eme). Kapıları
kilitlenmiş bir ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 19-20)
Karşı karşıya kaldıkları
azap, Kuran’ın ifadeleriyle “büyük bir azap” (Al-i İmran, 176),
“şiddetli bir azap” (Al-i İmran, 4) ve “acıklı bir azap”tır (Ali İmran,
21). İnsanın dünya hayatında sahip olduğu kıstaslar, Cehennem azabını
tam olarak kavramaya yeterli değildir. Birkaç saniye olsun ateşe veya
kaynar suya dayanamayan insan, sonsuza kadar sürecek bir ateş azabını
zihninde gerektiği gibi canlandıramaz. Hatta dünyadaki ateşin
verebileceği herhangi bir acı, Cehennem azabının şiddeti ile
karşılaştırılamaz. Allah’ın azabının bir benzeri yoktur:
Artık o gün hiç kimse (Allah’ın) vereceği azap gibi azaplandıramaz. Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz. (Fecr Suresi, 25-26)
Kuran’da anlatıldığına
göre, Cehennem’de tam anlamıyla bir hayat, ancak her anı çok yönlü
işkencelerle dolu bir hayat söz konusudur. Cehennem’deki bu hayat ise,
aşağılanmanın, rezilliğin, sefilliğin, fiziksel ve psikolojik
eziyetlerin, işkencelerin çok çeşitli uygulamalarından oluşur.
Cehennem’deki azabı dünyadaki herhangi birşeyle kıyaslamak elbette
mümkün değildir.
Devamı…More Articles…
- CENNET HAYAL GÜCÜ SINIRLARININ ÖTESİNDEDİR
- SONUÇSUZ YALVARMALAR VE ÜMİTSİZLİK
- CENNET’TE MÜMİNLERİN YAŞADIKLARI ORTAM
- CENNET’TEKİ GÜZELLİKLER
-
MÜMİNLERİN GERÇEK YURDU; CENNET
Allah, huzuruna mümin olarak gelecekler için içlerinde ebedi olarak kalacakları Cennet’i vadetmiştir. Allah’ın vaadi ise şüphesiz ki gerçekleşmesi kuşku götürmeyen en kesin sözdür. Böylece kesin bir bilgiyle inananlar, bu vaadin gerçekleşeceğinden asla kuşkuya kapılmazlar ve mümin olarak canlarını teslim ettikleri takdirde günahlarının bağışlanarak Cennet’e kabul edileceklerini bilirler. Bir ayette şöyle denir:
Adn Cennet’leri (onlarındır) ki, Rahman (olan Allah, onu) kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O’nun vaadi yerine gelecektir. (Meryem Suresi, 61)En sonunda o beklenen an gelir. Bir müminin hayatı boyunca tefekkür ettiği, kavuşabilmek için dua ettiği ve layık olabilmek için vargücüyle çalıştığı yer, “kalınacak yerlerin en hayırlısı” ve “Allah katındaki asıl varılacak güzel yer”dir: Cennet. Müminler için hazırlanmış ve onlara sunulmak üzere kapıları açılmıştır. Müminlerin Cennet’e girişleriyle ilgili bir ayette, bu eşsiz manzara şöyle tarif edilir:Onlar Adn Cennet’lerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve soylarından salih davranışlarda bulunanlar da. Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler:) “Sabrettiğinize karşılık selam size. Yurdun sonu ne güzel.” (Rad Suresi, 23-24)
CENNET İÇİN YARIŞANLARIN DURUMLARI
Mümin Kuran’da sonsuz bir ecir, sonsuz bir mükafat, sonsuz bir mutlulukla müjdelenmiştir. Ancak çoğunlukla dikkatlerden kaçan önemli bir nokta vardır. O da, sonsuz zaman içinde, sonsuz güzelliklere uzanan bu müjdenin, mümin daha dünyadayken başladığıdır. Çünkü mümin ahirette Cennet’le müjdelendiği gibi, bu dünyada da Allah’ın lütuf ve ikramından, nimetinden mahrum bırakılmamıştır.
Kuran’da, salih amellerde bulunan müminlerin bu dünyada da güzel bir hayatla yaşatılacakları haber verilir:Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)Hem bir mükafat ve şevk kaynağı hem de karşılıksız lütuf ve ihsanının bir göstergesi olarak salih kullarına dünyada nimet ve güzellik vermesi Allah’ın değişmez bir kanunudur. Zenginlik, ihtişam ve güzellik Cennet’in en temel özelliklerinden olduğu için, Allah sevdiği seçkin kullarına Cennet’i hatırlatacak, onların Cennet’e kavuşma arzu ve heyecanlarını artıracak nimetlerin ve ortamların benzer örneklerini bu dünyada da yaratır. Bu yüzden, nasıl inkarcıların ebedi azapları daha bu dünyadan başlıyorsa, salih müminler için vadedilen ebedi güzellikler de kendilerine dünyadaki hayatlarında gösterilmeye başlanır. Allah mümine, onu denemek kastıyla, hayatı boyunca sıkıntılar, çileleler, acılar da verebilir; ama bunlara Allah rızası için sabreden mümin, tüm bu sıkıntılardan, inkarcı bir insanın anlayamayacağı manevi bir lezzet alır.Devamı…GERÇEK YURT: AHİRET
En yaygın kanaate göre insan, maddi bir zenginlik, “mutlu bir yuva” ve diğer insanlar gözünde saygınlık (statü) elde ettiğinde, kusursuz bir hayat kurmuş olur.
Oysa Allah, Kuran’da bizlere bu tür bir bakış açısı vermez. Aksine, Kuran’da bildirildiğine göre, dünya üzerinde sürdürdüğümüz yaşam, asla eksiksiz, mükemmel ve sorunsuz olamaz. Çünkü, özellikle böyle olamayacak şekilde tasarlanmıştır.“Dünya” kelimesinin kökeni bu konuda çok önemli bir anlam içerir. Kelime, Arapça’daki “deniy” sıfatından türemiştir. “Deniy” ise, alçak, düşük, basit, değersiz gibi anlamlara gelmektedir. Bu durumda “dünya” kelimesi de, bu sıfatları içeren bir mekan anlamını taşır.Nitekim, dünya hayatının değersizliği ve önemsizliği Kuran’da sık sık vurgulanır. Dünya hayatını güzel kıldığı düşünülen tüm faktörler—zenginlik, iş hayatı, evlilik, çocuklar, başarı vs.—Kuran’a göre aslında geçici ve aldatıcı birer metadan başka birşey değildirler:Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka birşey değildir. (Hadid Suresi, 20)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder